Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda, sahil şeridinde önemli turistik noktaların yer aldığı küçük, sakin ve huzur dolu bir şehir olan Dobrich (eski adıyla Tolbuhin)‘e gerçekleştirdiğimiz seyahatimizden sizler için sıcak ve samimi bir gezi yazısı hazırladık 🙂
Bu seyahatimiz, diğerlerinden çok farklıydı. Farklı yapan ilk sebep, doğduğum şehre gidecek olmam diğeri ise iki kişi değil, geniş bir aile şeklinde (tam 5 kişi) gerçekleştirdiğimiz bir yolculuk olmasıydı. Eşim ise, doğduğum ve sık sık anlattığım bu toprakları ilk kez göreceği için oldukça heyecanlıydı.
Tam 19 yıl önceydi Bulgaristan’a son gidişim. O zamanlar 1997 yılıydı ve 12 yaşındaydım. Bu güne çok fazla hatıra kalmadı o seyahatten ama tam 5 yıldır bu seyahate çıkmak için fırsat kolladım. Sonunda tüm hazırlıklar yapıldı, herkesi örgütleyerek 5 kişilik bir grup oluşturdum; Eşim, annem, teyzem ve eniştem…
Onlar yeni pasaportlar çıkartarak Bulgaristan vizesine başvurdular. Biz ise 3 ay önce Almanya seyahatimiz sebebiyle aldığımız Schengen vizemiz olduğu için herhangi bir işlem yapmadık. Bu arada Schengen vizeniz varsa, vizenizin geçerliliği ve kalma süresi kadar Bulgaristan’da kalabilirsiniz. Bazı bloglarda hala 2012 öncesi uygulanan 5 günlük transit vize uygulamasından bahsediliyor. Öyle bir şey yok, Schengen vizesi ile Bulgaristan’a giriş yapabilir ve vizenizin kalma süresi kadar da kalabilirsiniz. Biz Almanya’dan aldığımız schengen vizesi ile 12 gün kaldık ve ülkeye sorunsuz giriş çıkış yaptık.
İçerik Başlıkları Dizini - Kısayol Erişim Linkleri
Yola Çıkış ve Ulaşım
08.08.2015 Cumartesi günü Metro Turizm ile sabah 09:00’da yola çıktık (Evet, bu özel gezinin yazısını hazırlamak biraz uzun sürdü…) Dereköy Türk ve Bulgar sınırını öğleden sonra 14:00 gibi yaklaşık 45 dakikada sorunsuzca geçtikten yaklaşık 1,5 saat sonra ilk durağımız Burgaz oldu. 18 yıl sonra Bulgar topraklarına girmek ve ilk Bulgar şehrini görmek ise garip hissettirdi. Heyecan, düşünceler, mutluluk, hatıralar vs… Burada kısa bir şehir turu attıktan ve ilk yolcuları bıraktıktan sonra, bekleme yapmadan devam ettik. Ben, eşim, annem, teyzem ve eniştem otobüsün camlarından bir sağa bir sola heyecanla bakarken her birimizden farklı bir ses çıkıyordu ve herkes birbirine gördüğü bir şeyi göstermeye, sormaya, hatırlamaya çalışıyordu. Eşim bu arada Bulgar harflerine takılmış, tatlı tatlı tabelaları okumaya çalışıyor ve anlam veremediklerini anneme soruyordu ? Heyecanımız otobüse yansıyor hatta belki zaman zaman herkes bizi dinliyor, tebessüm ediyordu 🙂
Heyecanlanmıştık çünkü, sokaklar, yollar, evler, otobüsler, deniz, gemiler, insanlar, parklar, ağaçlar… her şeye aynı anda, ayrı ayrı bakıyor, kıyaslıyor, birbirimize göstermeye ve anlatmaya çalışıyorduk… Annem ve teyzem ise şimdi gördükleri ile 19 ve 26 yıl önceki hallerini kıyaslıyor, hala bir çok şeyin (hatta neredeyse her şeyin) aynı olduğunu vurguluyorlardı. Biz bu konuşmalar içerisindeyken kısa süre içerisinde Burgaz’dan ayrılan otobüs, bir sonraki durağımız olan Varna’ya doğru yol almaya başlamıştı bile.
Şimdiki yol biraz daha uzun sürecekti çünkü Burgaz ile Varna arası ortalama 2 saat sürüyordu. Normal şartlarda İstanbul – Bursa arası otobüs yolculuğunun sıktığı ben, sabah yola çıkmamızın ardından 7,5 saat nasıl geçti anlamadım. Tabii bunda heyecanın etkisi de çok büyük. 18 yıl sonra geldiğim topraklarda gördüklerim, göreceklerim, şehrime kalan yolun giderek azalması, yaklaştıkça artan heyecan derken gün nasıl geçti anlamadım. Böyle duygular içerisinde 2 saat daha geçirdikten sonra Varna‘ya geldik. Varna, yaklaşık 350.000 kişilik nüfusu olan bir şehir ve Bulgaristan’ın en büyük limanı da burada bulunuyor.
Şehre girdiğimizde, bizdeki heyecan Burgaz’dakinden daha fazlaydı. Özellikle de şehrimiz olan Dobrich’e artık ortalama 1 saat yol kalması bu heyecanın katlanmasındaki en büyük etken diyebilirim. Varna’ya girişten itibaren biz yine her yandan camlara yapışmış bir şekilde, her yeri, her şeyi görmeye çalışarak, detayları kaçırmamaya uğraşarak ve hatta bir de fotoğraf çekmeye çalışarak yerimizde duramıyorduk. Daha şehrin girişinde bizi karşılayan liman ve limanı Karadeniz’e bağlayan boğaz bizi heyecanlandırmıştı. Varna otogarında yolcuları indirdikten sonra otobüste bizim dışımızda sadece 2 kişi kalmıştı ? yani toplam 7 kişi seyahat ediyorduk.
Kısa bir bekleyişin ardından otobüs tekrar hareket etti. Varna’dan harekete geçtiğimiz de sanırım akşam saat 18:30 civarıydı. Ufak bir kaç köyden geçtiğimiz ortalama 1 saatlik yolculuğun ardından uzaktan Dobrich, TV kulesinin gözükmesiyle heyecan doruğa ulaştı bizde ? Annem o kulede rahmetli babamla yedikleri akşam yemeklerinden bahsederken otobüs de yavaş yavaş şehre girmeye başlamıştı. Otobüs bir ara evimizin ve karşısındaki çocukluğumun geçtiği dev Asparuh Han heykelinin olduğu parkın önünden geçerken yerimizde duramıyorduk. Her yere bakmak, her şeyi görmek, her şeyi hatırlamak istiyordum. Şehir içerisinde kısa bir turdan sonra meydanın aşağısında bulunan Metro Turizm acentesinin önünde durdu otobüs. İlk ben indim sanırım otobüsten ve doğruca valizleri almak için otobüsün yan tarafına koştum. İndiğim an o temiz, nem olmayan, mis gibi temiz hava yüzüme çarptı ve bir çırpıda derin bir nefes aldım…
Dobrich’te Konaklama
Valizleri aldıktan sonra Metro Turizm acentesine ve merkeze oldukça yakın olan Central Budget Аpartment‘e geçtik. Seyahatten 1 ay kadar önce buradan 5 kişilik, 3 odalı bir daire kiralamıştık. Dobrich’teki hotellerde 3 kişilik oda bulamadığımız için, ayrı ayrı 3 oda tutmak yerine çok daha makul ve rahat bir çözüm olan daire kiralama yoluna gittik. Daire oldukça yeni, temiz ve rahattı. Herkesin ayrı odası mevcut ve bir de balkon bulunuyor. Günlük kişi başı 35 TL’ye mal olan bu dairede 6 gece 7 gün konakladık.
[adrotate banner=”9″]
Dobrich’te Ne Yemeli, Nereden Alışveriş Yapılmalı?
İlk sabah hemen Dobrich’in meşhur Baniçka, Kifla ve Boza satan fırınından kahvaltılık almak için heveslendik ancak Pazar günü olması sebebiyle her yer kapalıydı. Kaufland ve Lidl gibi süpermarketlerden de mutfak için temel bir alışveriş yaptıktan sonra, 1 haftalık ev atıştırmalıklarımız ve kahvaltılıklarımız ile ilgili ihtiyaçları karşılamış olduk. Bunun için 80 Leva (Yaklaşık 108 TL) gibi bir harcama yaptık ve açıkçası 5 kişi aldıklarımızı eve taşırken de oldukça zorlandık. Çünkü fiyatlar oldukça düşük ve çeşitlilik çok fazla. Bu durumda insan daha fazla şeyi denemek ve almak istiyor ? Bir de eski özlenilen tatlar söz konusu olunca da, alışverişin önüne geçilemiyor ?
Bu arada Bulgaristan’a geldiyseniz dönmeden mutlaka Goblen almalısınız. Bu muhteşem el sanatına başlangıç için basit modeller tercih edebilirsiniz. Fiyatlar 5 Leva’dan başlıyor.
Yeni haftanın ilk sabahı ve gelişimizin ikinci günü kalkar kalkmaz yine erkenden baniçka ve boza almaya gittim. Dili hatırlamaya çalışarak, aksak da olsa siparişimi verdim ve alışverişimi yaptım ? Annem, teyzem ve ben yıllar sonra bu lezzeti tekrar yeme fırsatımız olduğu için heyecanlı, sevgili eşim ise yiyecekler hakkında anlattıklarımızdan dolayı meraklı bir şekilde kahvaltımızı etmeye koyulduk…
Bulgaristan ve özellikle Dobrich’e yolunuz düşerse bu lezzetleri mutlaka denemenizi tavsiye ediyoruz. Tabii fırından taze çıktıklarında almanız önemli. Aksi halde gerçek lezzetlerini deneyimleyemeyeceğinizi üzülerek belirtmek istiyorum.
Nereleri Gezmelisiniz?
Dobrich genel olarak küçük bir şehir ve popüler turistik şehirlerdeki gibi onlarca müze görmeyi beklemeyin. Ancak sadece sokaklarında dolaştığınızda bile Sovyet döneminden kalma yapılar ve dev heykeller dikkatinizi çekecektir.
Bununla birlikte şehrin tam ortasında yer alan St George City Park, içerisinde barındırdığı gül bahçeleri, dev gölet ve yoğun ağaçların arasındaki yürüyüş yolları ile üzerinizdeki tüm stresi ve yorgunluğu atacaksınız. Bu yeşil şehir sizi doğası ve havasıyla büyüleyecek.
Bu parktan çıktığınızda ise karşınıza Birinci Bulgar Devletinin kurucusu Asparuh Han‘ın devasa heykeli çıkacak. Uzun ve merdivenli bir yoldan dev heykele yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Ayrıca Dobrich merkezde, saat kulesinin önündeki dükkanların olduğu taş yollu caddeden hediyelik eşya alabilir, buradaki sanatçıların el yapımı özel eserlerine de sahip olabilirsiniz.
Dobrich merkezde, Hotel Bulgaria’nın önündeki meydanda ise, bugün balkan ülkelerinde 9.yy’dan beri kullanılan Kiril alfabesinin yaratıcıları Aziz Kiril ve kardeşi Metodius’un heykelini görebilirsiniz.
Biz Dobrich’te tam 12 gün kaldık ve bu süre içerisinde bölgenin ünlü tatil ilçesi Albena’ya da seyahat ederek deniz tatili yaptık. Albena gezimiz ile ilgili gezi yazımızı da yakın zamanda sizlerle paylaşacağız.
Eski anıların tekrar canlanarak, doğduğum ve yaşadığımız evi tekrar görüp içine girebilmek, eğitim gördüğüm ana okulumu tekrar ziyaret etmek, çocukken gezip oynadığım sokaklarda tekrar yürümek… Duygusal, mutluluk verici ve aynı zamanda iç burkan çok çok güzel bir deneyim oldu. Sonrasında geçen 1 yılda 2-3 günlük 2 kısa seyahat daha gerçekleştirdiğim şehir Dobrich yine özledim seni, hem de çok…
En kısa zamanda tekrar görüşmek üzere…