İçerik Başlıkları Dizini - Kısayol Erişim Linkleri
Soğuk ve yağışlı bir Şubat günü geldik Paris‘e, nam-ı diğer “Işık Şehir‘e… Gri ama havalıydı. Siyah bulutların gölgesinde, gri ve gotik tarzı andıran binalar, adeta geçmişe yolculuk yaptığımız hissine kapılmamıza neden oldu… Dünya’nın en kozmopolit şehirlerinden biri olan Paris…
Bu makalede, Fransa’nın başkenti Paris’e gerçekleştirdiğimiz seyahatin detaylarından, ziyaret etmeniz gereken ve dikkat etmeniz gereken önemli noktalardan bahsedeceğiz.
Paris’e Gidiş
Bu seyahatimizde AirFrance havayollarını tercih ettik. Oldukça ucuz olan uçak bileti (170 TL) ile gidiş dönüş biletlerimizi satın aldık. İstanbul Atatürk Havalimanından kalkan uçağımız rötarsız bir şekilde Paris’e zamanında ulaştı. Yaklaşık 4 saat (3 saat 45 dakika) sürecen uçuşta AirFrance, uçak içi ikramları (yemek ve içecekler) ücretsiz olarak sunuyor. Özellikle Paris > İstanbul uçuşlarında Fransızların çok sevdiği Küflü Peyniri de menü içerisine ekleyerek ikram ediyorlar 🙂
141 TL ‘den başlayan Paris uçak biletlerini sorgulamak için tıklayınız.
Paris CDG (Charles de Gaulle) Havalimanı
İniş yaptıktan sonra havalimanı içerisinde bir süre ilerleyerek pasaport kontrolüne ulaştık ve kısa bir bekleyişin ardından kontrolden geçtik. Biz Paris’e İtalya Schengen vizemiz ile giriş yaptık. Pasaport kontrolü sonrası havalimanı içerisinde terminaller arasında çalışan metroya binerek diğer binaya geçtik ve bu binada da bir süre yürüdükten sonra, Paris şehir merkezine giden RER isimli tenlerin olduğu alana ulaştık.
Burada bulunan otomatlar aracılığı ile biletlerimizi aldık. RER bileti dışında Paris şehir içerisinde kullanacağımız 10’lu biletlerimizi indirimli fiyattan aldık. Bu konuda hazırladığımız “Paris’te Toplu Taşıma Bileti Almak” isimli makalemizden bu işlemin nasıl gerçekleştirildiği hakkında bilgi alabilirsiniz.
Yaklaşık 15-20 dakikada bir kalkan RER trenine binerek ortalama 40 dakikada şehir merkezine ulaştık.
Paris’teki RER trenlerinin çok lüks olduğu söylenemez. (Hatta koktuğunu söyleyebiliriz…) Bu trenler şehir dışındaki bölgelere seyahat etmenizi sağladıkları için şehir içerisinde çalışan metrolardan bir tık daha eski ve kokan trenlere sahip diyebiliriz. Hatta bazıları da iki katlıdır.
RER treni ile Havalimanı (Zone 5) > Şehir Merkezi (Zone 1) arası ulaşım, kişi başı: 10€ Paris şehir merkezinde, otelimize yakın olduğu için “Port-Royal” isimli durakta indik ve hafif atıştıran yağmurun altında, buz gibi bir havada şehrin sokaklarını keşfederek 15 dakikalık bir yürüyüş yaparak otelimize ulaştık. “Paris Ulaşım Rehberi” başlıklı makalemizde bu konuda detaylı bilgi alabilirsiniz.
Paris’te Konaklama
Biz Paris’te Montparnasse bölgesinde (İstanbul Nişantaşı kategorisinde bir semt desek olur…) toplam 5 gece kaldık ve bu süre içerisinde 2 farklı otelde konakladık. Bunlar;
- Timhotel Paris Gare Montparnasse (3 Gece) 12-15 Şubat 2016
- Hôtel Concorde Montparnasse Hotel (2 Gece) 15-17 Şubat 2016
İlk konakladığımız Timhotel’den, 3 yıldızlı ve küçük şirin odası ve fransız balkonu ile memnun kaldık. Siz de alttaki arama menüsünden Paris’te gecelik kişi başı 27 TL‘den başlayan fiyatlarla kendinize çok uygun konaklama seçenekleri bulabilirsiniz;
[adrotate banner=”6″]
Otelimize yaklaşırken ara sokaktan Eyfel Kulesini gördüğümüzde oldukça
heyecanlandık ve o an Paris’te olduğumuza inandık desek yeridir 🙂
Çünkü ülkenin dünyaca ünlü simgesi karşımızda duruyordu ve yüksekliği sebebiyle aramızda 2 km mesafe almasına rağmen sanki 2 sokak arkada yer alıyormuş gibi görünüyordu.
Hızlıca otele yerleşerek, valizlerimizi bıraktık ve çok yakınmış gibi görünen Eyfel kulesine doğru yürüyüşe başladık… Yürüdük, Yürüdük… Hep 2 sokak arkada gibiydi ve biz yürümeye devam ettik 😀 Aradaki 2 km mesafeyi, etrafı keşfederek, sokaklarda yavaş yavaş yürüyerek yaklaşık 45 dakikada kat ettik. Sonunda Eyfel kulesinin dibindeydik ve kafamızı kaldırıp o ihtişamlı yapıya baktık… Bu şekilde belki 1-2 dakika geçmiştir. Soğuk, yağışlı ve gri bulutların altında Eyfel Kulesi, adeta soğuk bir demir yığını gibi duruyordu ama bir o kadar da etkileyici ve çarpıcıydı…
Eyfel Kulesine Nasıl Çıkılır?
Soğuk havaya rağmen kulenin ayaklarında yer alan gişeler ve asansörlerin başında yüzerce kişi sıra bekliyordu. Siz dilerseniz ziyaretiniz öncesi, sıra beklememek için Eyfel resmi web sitesi‘nden biletlerinizi alabilirsiniz.Bu sıralardan bazıları merdiven, bazıları da asansör sıralarıydı. Biz de psikolojik olarak hemen asansör sırasına geçtik ve yaklaşık 1,5 saat bekledikten sonra tam gişeye ulaşmamıza ramak kalmışken, o gişe merdivenle çıkış bileti satışına dönüştü… Tabii biz şok 😯 Neyse, artık geri dönüş yoktu, soğuk hava iliklerimize işlemişti ve ufak ufak iğneler gibi batan karla karışık yağmur yağmaktaydı… Kişi başı 17€ ödeyerek biletlerimizi aldık ve koşar adımlarla Eyfel kulesinin ayağındaki merdivenleri çıkmaya başladık…
Bu merdivenlerden çıkmanın kolay olduğunu sanıyorsanız, etrafınıza yada aşağıya baktıkta sonra tekrar düşünmenizi tavsiye ederiz 🙂 Özellikle soğuk ve rüzgarlı bir kış gününde, her tarafı açık olan ve boşukla aranızda sadece demir parmaklıkların yer aldığı merdivenler oldukça korkutucu olabiliyor. Eyfel kulesinin en yüksek noktasına giden 2. asansörün kalktığı yere kadar yürümeniz gerekiyor ve bu yükseklik ise tam 150 metre! 😯 Evet, merdivenlerle 150 metre tırmanıyorsunuz… Arada mola vererek dinlenebilir, lavaboya gidebilir veya bir şeyler içebilirsiniz…
150 metre yukarıda, kulenin tepesine çıkmak için küçük bir asansör sırasına daha giriyorsunuz, ortalama 2-3 asansör sonra sıra size geliyor ve birkaç dakikalık yolculuk sonrası 300 metre yükseğe, kulenin en tepesine ulaşıyorsunuz. Burada sağlam bir rüzgar ve yağış vardı ancak etrafımıza baktığımızda gördüğümüz manzara hepsini bir anda silip attı. 360 derece tüm Paris ayaklarınızın altında seriliyor. Muhteşem fotoğraf kareleri yakalayabileceğiniz bu balkondan dilediğiniz gibi manzarayı seyredebilirsiniz 🙂
Paris’te Nereleri Gezip Görmek Lazım?
Paris’e gittiğinizde görmeden dönmemeniz gereken yerleri sıralayarac olursak şöyle bir liste yapabiliriz;
1. Eyfel Kulesi
Tabii ki Paris denildiğinde ilk akla gelen Eyfel Kulesi’dir. O nedenle yazmazsak olmaz 🙂 Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel’in firması tarafından, Fransız Devrimi’nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Expo 1889 Paris fuarının giriş kapısı olarak inşa edilmiştir.
2. Louvre Müzesi (Minimum 1 tam gün ayırmalısınız)
Fransız ihtilâlinden sonra 1793 yılında Fransa’da açılan ilk devlet müzesi olan Louvre, Paris’te bulunan emsalleri arasında en ünlülerindendir. Orijinal Monalisa tablosu da burada bulunmaktadır.
3. Zafer Takı
Charles de Gaulle Meydanı’nın ortasında, Şanzelize Caddesi’nin batı kısmında yer almaktadır. Boyu 45, eni 22 ve yüksekliği 49 metredir.
4. Şanzelize Caddesi
Şanzelize Caddesi, Paris’in en ünlü caddesir. Parisin en güzel caddesi olarak gösterilmektedir ve Fransızlar aralarında dünyanın en güzel bulvarı diye hitap ederler. Bu caddede dünyanın en önemli markalarının mağazaları yer almaktadır.
5. Montmartre Tepesi (Ressamlar Tepesi)
Paris’in en yüksek rakımı olan yerdir (130 metre). Jean-Pierre Jeunet’nin ödüllü filmi Le Fabuleux Destin d’Amélie Poulain bu mahallede çekilmiştir. Paris manzarasını izleyebileceğiniz en güzel noktalardan birisidir. Ayrıca burada sokaklarda portre resimler çizen ressamlar vardır.
6. Sacré-Cœur Bazilikası
Sacré-Cœur Bazilikası, Parisin Montmartre tepesinde bulunan önemli bir Hristiyan yerleşimidir. 2006 yılında on milyon ziyaretçi ile Notre Dame Katedralinden sonra Fransa’da en çok ziyaret edilen anıttır.
7. Notre Dame Katedrali
Notre Dame Katedrali Paris, Fransa’da bulunan dünyaca ünlü bir katedraldir. Meryem Ana’ya ithafen isimlendirilmiştir. Fransız gotik mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden biridir ve gotik dönem boyunca inşası sürmüştür. Heykellerin ve işlemeli camların orta çağ Roma mimari üslubundan sonra pek görülmemiş bir dünyevilik içermesi, natüralizm akımının eserlerdeki ağır etkisi sebebiyledir.
8. Orsay Müzesi
Seine Nehri’nin sol yakasında bulunan müze eski bir tren garıydı. Bina 1898 – 1900 yılları arasında inşa edilmiş. Orsay Müzesi’nde çoğunlukla Fransız sanatına ait, 1848 – 1915 yıllarında arasında yaratılmış heykeller, resimler, mobilyalar ve fotoğraflar bulunur. Müze daha çok içlerinde Monet, Degas, Renoir, Cezanne gibi ressamların eserlerinin bulunduğu geniş izlenimci koleksiyonu ile tanınır.
9. Yeraltı Mezarları
Paris’in pek bilinmeyen korkutucu yüzü de var. Her gün yüzlerce turist, üst üste dizilmiş 6 milyon kemikten oluşan yeraltı mezarlığı Catacombes’i ziyaret ediyor.
10. Lüksemburg Bahçeleri
Jardin du Luxembourg, Paris’in 6. bölgesinde bulunan çeşitli stillerdeki bir bahçeler bütünüdür. Boş vaktinizde ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
Bonus: Moulin Rouge
Moulin Rouge, 6 Ekim 1889 yılında Joseph Oller ve Charles Zidler tarafından inşa edilen bir kabare’dir ve French cancan adlı gösteriyle ünlü olmuştur. Moulin Rouge üzerindeki kırmızı yel değirmeni ile dünyaca ünlüdür ve aslında bir özel teşebbüs olmasına rağmen Fransız kültüründe sembolleşmiş bir yere sahiptir. Kırmızı değirmeni, elit erotik şovları, yetişkinlere yönelik orijinal eğlence programlarını ve ünlü kan-kan dansını görmek için yıl boyunca gelen pek çok turisti ağırlar.
Üstte sıraladığımız yerler en popüler olan ancak gezilebilecek yerlerin sadece bir kısmı 🙂 Paris çok büyük, Paris’te gezecek çok yer var, Paris’in her yanında başka bir sanat var…
Biz Paris’te 5 gün kaldık ve her gün otelimize dönerken Eyfel’in dibinde yer alan metro istasyonunda aktarma yaptık, her akşam Eyfel Kulesi’nin altında yürüyüş yaptık, her akşam Sen Nehri kıyısına indik, Eyfel Kulesinin ışıkları altında rengarenk olan suları ve üzerinde kayan tur teknelerini seyrettik…
Paris’te Yemek/İçmek
Paris’in her yeri Carrefour 🙂 Neredeyse iki sokak arayla BİM boyunda, hatta tekel bayii boyutunda bile Carrefour var. Fransız markası olduğu için her yeri parsellemiş. Bu sayede her yerde yiyecek ve içecek alışverişlerinizi uygun fiyata yapabilir, gezerken atıştırabilirsiniz.
Restoranlarda menüler 14€ gibi fiyatlardan başlıyor. Türk dönercilerin olduğu sokaklarda ise (Notre Dame Katedrali civarında) maksimum 6-8€ fiyatlara döner, içecek, patates gibi menüler yiyebilirsiniz.
Starbucks sık sık karşınıza çıkacaktır. Arada kahve ve dinlenme molaları verebilirsiniz. Fiyatlar € bazlı olduğu için Türkiye’ye göre 2-3 TL daha pahalı olabilir. Ayrıca adınız veya soyadınız Türkçe karakter içeriyorsa sakın onu düzgün yazdıracağım diye kasiyere defalarca tekrarlamaya kalkışmayın, boşuna… Olmuyor… 😀 Sallayın yabancı bir isim gitsin. Mesela; “John, Kevin, Justin, Jennifer, Marry…” vb. 😛
Ha bu arada, gezerken sık sık karşınıza çıkacak olan ücretsiz sokak tuvaletlerini dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Birçok merkezi ve turistik yerde mevcut olan bu tuvaletlerde zaman zaman sıra olabiliyor ancak ihtiyaç gidermek için güzel düşünülmüş bir hizmet olmuş 🙂
Paris’te Ulaşım
İnanılmaz geniş, hatta bir örümcek ağı gibi Paris’in altını tamamen saran bir metro ağı var. Bu sayede hemen her yere metro ile ulaşabilirsiniz.
Biz otobüse binme ihtiyacı hissetmedik, gideceğimiz en uzak noktaya bile 2-3 metro aktarması ile çok kısa sürelerde hızlıca ulaştık.
Bu konuda daha detaylı bilgiler için “Paris Ulaşım Rehberi” isimli yazımıza göz atabilirsiniz.
Biz Paris’i genel olarak sevdik, 5 gün boyunca çok gezdik, fuara bile gittik hatta 🙂 Çok yürüdük, sokak aralarını kokladık, keşfettik ve yerli halkın arasına karıştık… Siz de öyle yapın. Yürüyün, keşfedin, tadına bakın ve orayı hissedin… Bu şekilde Paris size daha farklı görünecek, belki daha çok sevecek belki de korkacaksınız…
Ve eğer Paris’e giderseniz, bizden çok selam söyleyin oralara, söyleyin onu anlattığımızı… 🙂
.
1 Comments
Leave a Reply